Randevu ve bilgilendirme için, haftanın her günü 09:00 - 22:00 saatleri arasında (+90312) 219 2233 numaralı sabit hattan bizi arayabilirsiniz.
Kürtaj rahim içerisinin boşaltılması işlemidir. Bazen anne karnında kaybedilen, ya da normal olmayan gebeliklerin tahliyesi için uygulanır. Bazen düşük gerçekleşir, ancak içeride gebeliğe ait parça kalmış olduğu için uygulanması gerekir.
Bazı durumlarda istenmeyen, planlanmayan gebeliklerin sonlandırılması için kullanılır. Ayrıca tanı ve tedavi amaçlı, gebelik dışındaki anormal vajinal kanama, ya da rahim duvarı kalınlaşması gibi pek çok sorun için de kullanılan bir yöntemdir.
Özetlersek eskiden kürtaj küret adı verilen metal aletler ile yapılıyordu. Gebelik sonlandırma işlemi, vakum aspirasyonu yönteminden önce, daha keskin, küret adı verilen metal aletler kullanılarak yapılmaktaydı. Ayrıca eskiden ultrasonografi cihazları bu kadar yaygın değildi ve teknolojik olarak bu kadar gelişmemişti.
Hatta biraz daha geriye gidersek, doktorların eldiven bile kullanmadığı, antibiyotiklerin olmadığı dönemlerde dahi, kürtaj dahil, çeşitli cerrahi işlemlerin yapılmakta olduğunu biliyoruz. Bugün halen, gerekli durumlarda küret adı verilen bu aletler kullanılabilmekle beraber, çocuk aldırma işlemlerinde yaygın olarak vakum aspirasyonu adı verilen yöntemde, tek kullanımlık, ince pipet benzeri steril kanüller kullanılarak, rahim içi temizlenmektedir.
Günümüzde kürtaj yasal olarak 10. Gebelik haftasına kadar, istenmeyen gebeliklerin sonlandırılması amacı ile devlet hastaneleri, özel hastaneler ve özel kliniklerde uygulanabiliyor. Ancak maalesef pratikte uygulamanın böyle olmadığını görüyoruz.
Bugün ne yazık ki, pek çok devlet hastanesi ve özel hastane, kadınların bu hakkını kullanabilmesine çeşitli engeller getiriyor. Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı’nın rakamlarına göre İstanbul’da bulunan 37 kamu hastanesinden, sadece 1 tanesi yasal sınır olan 10 haftaya kadar isteğe bağlı kürtaj yaptığını belirtmiş, diğer iki hastane de 8 haftaya kadar isteğe bağlı kürtaj yaptığını iletmiştir. Kalan 33 hastane isteğe bağlı kürtaj yapmamaktadır.
Türkiye’de kürtaj 27 Mayıs 1983’te yasal hale geldi. ‘Nüfus Planlaması Hakkında Kanun, yeni anayasa ile yayınlanarak, Türkiye’de kürtaj belirli kurallar dahilinde uygulanmaya başlandı.
Yeni yasaya göre gebeliğin ilk 10 haftasında isteğe bağlı kürtaj yapılabilecek, tıbbi zorunluluk olması halinde ise 10. haftadan sonra da uygulanabilecekti. Ancak kürtaj yasağının kaldırılması, herkesin bu hakka kolayca ulaşması anlamına gelmiyordu.
Pratikte sayısız engeller çıksa bile, güvenilir doğum kontrol yöntemlerinin halk tarafından bilinmemesi ya da çeşitli ön yargılar nedeniyle kullanılmamasından dolayı, kürtaj sayısında hızlı bir atış yaşandı. Aslında hedeflenen halka, doğum planlamasını ve güvenilir doğum kontrol yöntemlerini öğretmek olmalıdır.
Bir dönem, pratisyen hekimler tarafından mecburi hizmet sırasında, köy köy dolaşarak, kahvelerde doğum kontrol yöntemleri anlatılırdı. Bugün geldiğimiz noktada maalesef, gerek doğum kontrol yöntemletri ile ilgili eğitim ve uygulamalarda, gerekse kürtaj konusunda çok fazla geri adım atılmış durumdadır.
Kürtajın yasal olmadığı durumlarda, kadınlar ne yazık ki, merdiven altı tabir edilen koşullarda gebelik sonlandırma yoluna başvuruyordu. Bu da kadınların güvenli olmayan koşullarda ,sağlığını hatta hayatını kaybetme riskini doğuruyordu.
Birinci Dünya Savaşı sonrası tüm dünyada başgösteren nüfus azalması sorunu Türkiye’de de hissedildi. Bu nedenle çocuk doğurmak için özendirici tedbirler getirilirken, kürtaj da ağır cezalara tabi tutuldu. Gebeliği önleyici yöntemler yasaklandı, doğum kontrolü konusunda propaganda yapmak bile yasaklandı. Ancak kürtaj yasağının kadınların yaşamını riske attığı görülünce, 1965’te ‘Nüfus Planlaması Hakkında Kanun, ile nüfus artırıcı politikalar bırakılarak, doğum kontrol yöntemlerinin kullanımı yasak olmaktan çıkarıldı. Ancak isteğe bağlı kürtaj yasağı 1983’e kadar devam etti.
Hanefi hukuku Osmanlı hukuk sisteminin de temeliymiş. Buna göre Osmanlı da kürtaj iki şartla mümkünmüş:
Annenin hayati tehlikesini açıklamak için ise oldukça esnek yorumlar yapılmış. Örneğin gebenin doğum yapması halinde bebeği emzirmeye engel olacak bir rahatszılığı varsa ve eşi de süt anne tutacak bir gelire sahip değilse, gebelik sonlandırılabiliyormuş.
Ancak Osmanlı’da genel politika, İslam nüfusunu Hristiyan nüfusuna oranla artırmak yönünde olduğu için doğumu teşvik etmek, çocuk doğurmayı neredeyse milli görev olarak görmek yönündeymiş. Bu nedenle Osmanlı döneminde kadınlara düşük yaptıran doktor, ebe ve eczacılara hapis cezası öngörülmüş.
Bugün bazı devlet büyüklerimizin söylemlerine bakınca, ne kadar çok benzerlik var değil mi?
Mevcut yasalara göre isteğe bağlı kürtaj yasaklanamaz. Pratikte pek çok engel bulunmakla beraber, halen pek çok özel klinikte güvenli koşullarda uygulanmaktadır. Kürtaj hakkı bir halk sağlığı sorunudur ve yasıklanması kadın sağlığı için geçmişte olduğu gibi ciddi bir tehdit oluşturabilir.
Gebelik haftası büyüdükçe kürtaj işleminin riski artmaktadır. Bu nedenle gebelik farkedildiği anda hekime başvurulması önerilir. Öncelikle ultrasonografik muayene ile gebeliğin görülmesi ve ölçümlerin alınması gerekir. Genellikle işlem 5-8. haftalar arası yapılmaktadır.
Ülkemizde yasal olarak 10. gebelik haftasına kadar olan gebelikler isteğe bağlı olarak sonlandırılabilmektedir. 18 yaşın üzerindeki kadınlar evli değilse, kendi rızasıyla bu işlemi yaptırabilir. Ancak evli hastalarda işlemin yapılabilmesi için eş onayı gerekmektedir.